NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
نُمَيْرٍ
عَنْ هِشَامِ
بْنِ
عُرْوَةَ
عَنْ أَبِيهِ عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ
لَمَّا
أُصِيبَ سَعْدُ
بْنُ مُعَاذٍ
يَوْمَ
الْخَنْدَقِ
رَمَاهُ رَجُلٌ
فِي
الْأَكْحَلِ
فَضَرَبَ
عَلَيْهِ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
خَيْمَةً فِي
الْمَسْجِدِ
لِيَعُودَهُ
مِنْ قَرِيبٍ
Aişe'den demiştir ki;
Sa'd b. Muaz; Hendek
(savaşı) günü bir adam'ın kolundaki can damarına attığı bir okla yaralanmıştı.
Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o'nu (sık sık ve daha)
yakından ziyaret edebilmek için mescid de onun üstüne bir çadır kur(dur)du.
İzah:
Buhârî, megazi; Müslim,
cihad; Nesâî, mesacid; Ahmed b. Hanbel 111,313, 386, VI.56.
Sa'd b. Muaz b.
en-Nu'man b. tmrü'l-Kays b. Zeyd el-Ensari, Mus’ab b. Umeyr'in delaletiyle
müslüman olmuştur. Bedir mücahidlerinin ve ensarın en ileri gelenlerindendi.
Muhacirler arasında Ebû Bekr es-Sıddık'ın makamı ne ise, ensar arasında Sa'd'ın
makamı da o idi. Hendek savaşında, Kureyş kafilesinden Hıbban b. Arika
el-Amiri'nin attığı bir ok ile kolundan yaralanmış ve bu yara’nın tedavisi
epeyce uzun sürmüştü. Yara iyileşmeye başladığı bir sırada, deşilmiş bu deşme
onun şehadetine sebep olmuştur.
Hibban b. Anka, oku
attığı sırada arapların adetine uyarak Al sana Benim de İbnü'l-Areka olduğumu
bil,demişti.Hz. Sa'd da -yahut bir rivayete göre Fahr-i Alem Efendimiz- Allah
yüzünü cehennemde terletsin,buyurmuşlardır."Arıka" "ter"
manasına gelen kökünden geldiği için "müşakele" tarzında böyle dua
buyurmuştur.
Hendek savaşı,
sırasında Benû Kureyza yahudileri müslümanlarla olan dostluk antlaşmasını bozup
İslâm düşmanlarıyla anlaşarak onları devamlı olarak müslümanlar üzerine
kışkırtıp müslümanlara çeşitli zararlar vermeyi başarmışlardı. Savaş
müslümanların lehine ve kâfirlerin aleyhine sonuçlandığından, Benû Kureyza da
mağlub duruma düşüp kayıtsız şartsız teslime razı olmuştu. Kureyza oğullan daha
önce Evs kabilesinin dostu olduklarından, harp sırasındaki ihanetlerine,
verilecek hüküm için hakim olarak Evslile-rin reisi olan Sa'd b. Muaz'ın
görevlendirilmesini istediler. Hz. Sa'd ise erkeklerin kati, mallarının
taksim, çocuklarıyla kadınlarının da esir edilmelerine hüküm ettikten sonra, ilahi
rahmete kavuştu. Rasul-ü Zişan Efendimiz bu hükümden dolayı Sa'd'e "Yemin
olsun ki Allah'ın yedi kat semavat üzerindeki hükmüne muvafık olarak hüküm
verdin. Bunun böyle olacağını seher vakti melek gelip hana haber
vermişti." buyurdu. Rivayete göre, yarası epeyce iyileştiği bir sırada,
hatta Benû Kureyza hakkında hakemlik yapma görevi kendisine verildiği günden
önceki gazada şöyle dua etmiş: "İlahi sen bilirsin ki, Rasûlünü tekzib
eden, vatanından çıkaran, kavm kadar kendilerine harp ve cihad etmek istediğim
hiç kimse yoktur. İlahi öyle zannediyorum ki, bizimle onların arasında artık
edilecek harp kalmamıştır. Şayet Ku-reyş ile başka bir harbimiz daha kaldıysa
senin yolunda onlarla cihad edebilmem için ömrümü uzat. Bir de Benû
Kureyza'dan intikam alarak mü'-minlerin gözlerini aydinlatmadıkca canımı
alma." Hz. Sa'd'ın bu duası dergah-ı ilahide makbul olmuş, Allah onu bu
isteklerine kavuşturmuştur.
Siyer ve hadis
kitaplarında açıklandığına göre, Fahr-i Kâinat Efendimiz, Sa'd'ın vefatı
esnasında yanında bulunmamışlar. Fakat vefatından hemen sonra, Cebrail
aleyhisselam gelip "Ey Muhammed, bu salih kul kimdir ki, ruhunun
bedeninden çıkıp alem-i ervaha yükselmesi için semanın bütün kapıları açıldı ve
kudümünden dolayı arş titredi." demiş, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)
eteklerini sürükleyerek acele Sa'd'ın yanına çıkmış fakat onu ruhunu teslim
etmiş olarak bulmuştur.[Ahmed Naim, Tecrid-i sarih, 11,335, 336 hadis no: 289.]
Hicretin beşinci
senesinde vefat eden, Hz. Sa'dın cenazesi, omuzlarda taşınmaya başlayınca
münafıklar "Bu cenaze amma da hafifmiş ha" demeye başlamışlar. Bunun
üzerine Nebi (s.a.v.) de "Onu melaikeler taşıyorlar" buyurmuştur. Bir
hadisi şerifinde de, "onun ölümünden arş titredi." demiştir.[Buhârî,
menakibu'l-ensar]
Metinde geçen Ekhal;
kelimesi kolda bulunan bir damardır. Bu damar kesildiği zaman, sahibi ölünceye
kadar kanı durmazmış. Bu bakımdan İmam Halim, bu damarın candamarı olduğunu
söylemiştir. Bu damarın vücudun her organında bir bölümü bulunduğu koldaki
bölümüne "ekhal" sirttakine "ebher" uyluktakîhe
"nesa" ismi verildiği söylenir. Hz. Sa'd kol damarından yaralanınca
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, yarayı ateşle dağlamış, bunun üzerine kanı kesilmiş
ama bu sefer de eli şişmiş. Rasûl-ü Zişan Efendimiz bunu görünce, yarayı tekrar
dağlamış, fakat eli yine şişmiş Hz. Sa'd bu durumu görünce "Benû
Kureyza'dan intikam alındığını görmeden canını almaması için Allah'a dua
etmiş. Bu dua üzerine kanı kesilmiş. Benû Kurayza hakkında hükmünü verip de
erkeklerinin kati, kadın ve çocuklarının esir, mallarının da taksim edildiğini
görünceye kadar bir damla bile kam akma-mıştır. Hz. Nebi de "Bu hükmünle
Allah'ın hükmüne uygun bir hüküm vermiş oldun" buyurarak onu taltif
etmiştir.
Kurayza oğullarının, nüfusu
dörtbin kişi kadardı. Hz. Sa'd'ın hükmü İle katledildiler. Öldürme işi sona
erince Hz. Sa'd'ın damarı çatladı ve bununla hayatı sona erdi.[Tirmizî, siyer;
Darimî. siyer; Ahmed b. Hanbel 111,350.]